vaadini yerine getirmekte kusur etmek Fiil
(top oyunlarında) topu gözden kaçırmamak, topun doğrultusunu iyi kestirmek.
elini çekmemek, devamlı meşgul olmak.
en önemli habere/delile sahip olmak.
gerçekçi düşünmek, düşüncelerinde makul/pratik olmak.
(zamanı gelince kullanmak üzere) saklamak, el altında/hazır bulundurmak.
durmadan/sıkı çalışmak.
(konuşmada) nezaketten ayrılmamak, ağzını bozmamak, dilini tutmak.
He was very angry with his boss,
but he kept a civil tongue in his head.
Fiil
menfaatlerini yakından korumak Fiil
masraflarının kaydını tutmak Fiil
masrafların kaydını tutmak Fiil
bir sendikayı işletmesinden uzak tutmak Fiil
sendikayı işletmesinden uzak tutmak Fiil
gizli bir kozu olmak Fiil
elini oyundan çekmemek Fiil
dengesini kaybetmemek Fiil
birinden bir adım ileri olmak Fiil
bir konuyu ötekinden ayrı tutmak Fiil
bankadaki hesabını açık tutmak Fiil
dengesini korumak Fiil
kendine hâkim olmak, dengesini/itidalini kaybetmemek. Fiil
(hastalıktan) yataktan çıkmamak Fiil
(hastalık nedeniyle) yataktan çıkmamak Fiil
doğum gününü kutlamak Fiil
otomobili ile gitmemek Fiil
otomobil ile gitmemek Fiil
sırrını saklamak Fiil
itidalini bozmamak Fiil
soğukkanlılığını korumak Fiil
tetiğini bozmak Fiil
fikrini kendine saklamak Fiil
sır saklamak, kimseye bir şey söylememek. Fiil
temkinini bozmamak Fiil
gülmemek Fiil
dakik olmak Fiil
(a) haddini bilmek, (b) uzak durmak, sokulmamak, yaklaşmamak, fazla samimî olmamak.
They might be
dangerous, so keep your distance. He prefers to keep his distance with his employees.
uzak durmak, arayı açmak, yakınlık/dostluk göstermemek.
Mary did not like Lise and kept her distance from her. Fiil
köpeğinin yuları elinde olmak Fiil
skandallara meraklı olmak Fiil
(a) dayanmak, mukavemet etmek, zorlukları cesaretle karşılamak/yenmek, (b) sorumluluğunu çok iyi bilmek,
(c) kendini çok iyi savunmak.
sözünde durmak Fiil
taahhütlerini yerine getirmek Fiil
masraflarını makul sınırlar içinde tutmak Fiil
harcamalarını makul sınırlar içinde tutmak Fiil
harcamaları makul sınırlar içinde tutmak Fiil
gözü saatte olmak, (canı sıkıldığından) paydos saatinin bir an gelmesini beklemek, işin bitimini gözlemek.

He's a terrible clock -watcher: Tembelin biridir.
to be guilty of clock-watching: dalga geçmekten/havyar kesmekten suçlu olmak.
gözünü açmak, dikkat etmek. Fiil
çevreyi dikkatle gözetlemek Fiil
göz hapsine almak, gözünü ayırmamak, dikkatle gözetlemek, tetikte/uyanık bulunmak.
gözünü ayırmamak, gözünden kaçırmamak için dikkatle bakmak.
The bird watcher kept his eyes peeled for birds. Fiil
gözünü dört açmak.
(a) sözünde durmak, (b) imanını elden bırakmamak.
keep faith with someone: birine verdiği sözü
tutmak, vaadini yerine getirmek.
ayakta durmak, düşmemek, sarsılmamak.
He found it difficult to keep his feet on the icy road.
dengesini korumak, ayakta durabilmek Fiil
işe karışmamak Fiil
(bir işte) başarı dilemek, başaracağını ummak, sonuçtan ümitli olmak/ümidini kesmemek.
Keep your fingers
crossed while I take the test: Bana sınavda başarı dile/başarım için dua et.
Keep your fingers crossed! Maşallah de! Nazarın değmesin.
iyi şans dilemek, sonunun iyi gelmesini temenni etmek. Fiil
nazar değmesin işareti yapmak Fiil
görgü kurallarını gözetmek Fiil
düşmemek Fiil
kaymamak Fiil
iddiasını başarıyla savunmak Fiil
sükûnetini bozmamak Fiil
sinirleri üstünde olmak Fiil
formunu bozmamak Fiil
pratiğini kaybetmemek Fiil
alışkanlığını/melekesini kaybetmemek.
He tried to keep his hand in at tennis by playing a little at least once a week. Fiil
bir şeye katlanmak Fiil
kendine hâkim olmak, itidalini/soğukkanlılığını korumak.
(tehlike karşısında) soğukkanlılığını korumak, paniğe kapılmamak.
When Tim heard the fire alarm he
kept his head and looked for the nearest exit.
Fiil
(a) yüzer durumda tutmak, başını su üstünde tutmak, suya batmamak, (b) kendi yağı ile kavrulmak, borca
girmemek, kendi geliri ile geçinip gitmek, ayağını yorganına göre uzatmak.
He's finding it hard to keep his head above the water these days.
(kıt kanaat) geçinmek, iki ucunu bir araya getirmek.
In this business we don't make much money, but
we are able to keep our heads above the water.
iki yakasını bir araya getirmek Fiil
su üzerinde durmak Fiil
suyun yüzünde durabilmek Fiil
borçsuz harçsız geçinmek Fiil
boğulmamak Fiil
idare etmek Fiil
su yun yüzünde durabilmek Fiil
hiç tehlikeye girmemek Fiil
mücevherlerini banka kasasında saklamak Fiil
birine karşı avantajı olmak Fiil
mektuplarını kilit altında tutmak Fiil
susmak, ağzını kapamak, sır saklamak, ketum olmak.
susmak, sesini çıkarmamak Fiil
üyeliğini muhafaza etmek Fiil
(US) beladan sakınmak Fiil
alnı pak olmak Fiil
tehlikeden uzak durmak, yanlış/tehlikeli işlerden sakınmak Fiil
durmadan ve sıkı çalışmak Fiil
çok sıkı çalışmak, canını eziyete koşmak Fiil
opsiyon hakkını mahfuz tutmak Fiil
fikirlerini/düşüncelerini/niyetlerini/planlarını kendine saklamak/gizli tutmak/açıklamamak.
Keep your
own counsel: Düşüncelerini gizli tut.
ödemeleri vadesinde yapmak Fiil
yılmamak, umutsuzluğa kapılmamak, fütur getirmemek.
cesaretini yitirmemek, umutsuzluğa kapılmamak, zor koşullar altında bile yılmamak.
mesafe koymak Fiil
birinin emniyeti altında olmak Fiil
her ihtimale karşı hazır bulunmak Fiil
vaadi yerine getirmek Fiil
sözünde durmak Fiil
sözünü tutmak Fiil
evraklarını titizlikle saklamak Fiil
itibarına leke sürdürülmemiş olmak Fiil
(a) (mecliste vb.) yerini/mevkiini korumak, (b) tekrar milletvekili seçilmek, (c) oturduğu yerden kalkmamak.
yerinden kalkmamak, at üzerinden düşmemek Fiil
soğukkanlılığını korumak, sinirlenmemek, sinirlerine hâkim olmak.
Keep your shirt on! Sinirlenme! Kendine hâkim ol!
sakin olmak, heyecana/telâşa kapılmamak. Fiil
ümitsiz bir durumda olmak Fiil
keyifli olmak Fiil
itidalini kaybetmemek Fiil
kiraya verdiği evin oturulabilir halde onarımını sağlamak Fiil
(üniversite) alınması zorunlu derslere kaydolmak Fiil
biriyle olan bağlantılarını korumak Fiil
vadesinde ödemek Fiil
kozlarını elinde tutmak Fiil
birinin yoluna engel olmak Fiil
kendine hâkim olmak Fiil
paniğe kapılmamak Fiil
(tehlike karşısında) soğukkanlılığını korumak, paniğe kapılmamak.
When Tim heard the fire alarm he
kept his head and looked for the nearest exit.
Fiil
sükûnetini muhafaza etmek Fiil
sözünü tutmak Fiil
sözünü tutmak, sözünden dönmemek, sözünün eri olmak. Fiil
evrakları kendi saklamak Fiil
birini kadrosunda tutmak Fiil
bir şeyi kendi harcamak üzere saklamak Fiil
ailesinden bir şey saklamak Fiil
haberi kimseye söylememek Fiil
yolundan ayrılmamak Fiil
başkasına bağımlı olmamak Fiil
odasından çıkmamak Fiil
sır saklamak, kimseye söylememek. Fiil
itibarını bozmamak Fiil
ödemelerini muntazaman yapmak Fiil
ödemelerine muntazam bir şekilde devam etmek Fiil
yürekliliğini elden bırakmamak Fiil
yeise kapılmamak Fiil
neşesini bozmamak Fiil
kendi faaliyet alanı içinde kalmak Fiil
sınırları içinde kalmak Fiil
ilgisini/alâkasını devam ettirmek, ilgisini kesmemek, bir işle sürekli olarak meşgul olmak, hünerini/melekesini
kaybetmemek, üstünde devamlı çalışmak.
didinmek, durmadan (gece gündüz) çalışmak/çalabalamak/uğraşmak, didinip durmak.
He keeps his nose
to the grindstone and saves as much as possible to buy a new house.
acele karar vermemek, belirli bir süre içinde seçmekte serbest olmak, seçme/alma hakkı mahfuz olmak.
haddini bilmek.
ana paraya dokunmadan faiziyle geçinmek Fiil
yediği ekmeği hak etmemek Fiil
boğaz tokluğuna çalışmak Fiil